Doğum şekli, bebeklerin bağırsak mikrobiyotasının gelişiminde büyük bir rol oynuyor. Özellikle sezaryen (CS) ile doğan bebeklerin bağırsaklarında farklı mikrobiyom türlerinin kolonize olması onların bağışıklık sistemi gelişimini, hastalıklara yatkınlıklarını ve genel sağlıklarını etkileyebiliyor.
Bağırsak mikrobiyotası; insan bağırsaklarında yaşayan trilyonlarca bakteriden, mantarlardan ve diğer mikroorganizmalardan oluşur. Bu mikroorganizmalar, sindirimden bağışıklık sistemi gelişimine kadar birçok hayati fonksiyon üzerinde etkilidir. Bebeklerde bağırsak mikrobiyotasının gelişimi, doğumdan hemen sonra başlar ve yaşamın ilk aylarında hızla şekillenir.
Sezaryen ile doğum, bebeklerin bağırsak mikrobiyotası üzerinde normal doğuma göre farklı bir etki yaratır. Bebekler, normal doğum sırasında annenin doğum kanalında bulunan faydalı bakterilerle tanışırken sezaryen doğumda bu mikroorganizmalarla doğrudan temas edemezler. Bu durum, bebeklerin mikrobiyota gelişimini önemli ölçüde etkiler.
Sezaryen doğumun mikrobiyota üzerindeki etkileri sadece ilk aylarda kalmaz. Bazı araştırmalar, sezaryen ile doğan bebeklerin ilerleyen yaşlarda alerjik hastalıklara, astım, obezite ve tip 1 diyabet gibi kronik rahatsızlıklara yakalanma riskinin arttığını göstermektedir.
Anne sütü, bebeklerin mikrobiyotasını güçlendiren en önemli kaynaklardan biridir.
Bazı durumlarda doktorlar, sezaryen ile doğan bebeklere probiyotik takviyesi önerebilir.
Yenilikçi bir uygulama olan vajinal mikrobiyota transferi, sezaryen doğan bebeklere annenin doğum kanalındaki faydalı bakterilerin aktarılmasını amaçlar.
Sezaryen doğum, modern tıpta anne ve bebeğin sağlığını koruma amacıyla sık başvurulan bir yöntemdir. Ancak doğum şeklinin, bebeklerin bağırsak mikrobiyotası üzerinde önemli etkileri vardır. Sağlıklı bir mikrobiyota; bebeklerin büyümesi, gelişmesi ve gelecekteki sağlık durumları açısından kritik öneme sahiptir.